güzel bir tatil

une bonne idée — iyi bir fikir

être bon pour la santé — sağlığa iyi gelmek

Le repas était très bon. — Yemek çok güzeldi.

de bonnes vacances — güzel bir tatil

Bon anniversaire ! — Güzel bir yaşgünü olsun !

Bonne année ! — Güzel bir yıl dilerim !

être bon avec qqn — birine iyi davranmak

faire une bonne action — hayırlı bir iş yapmak

un bon médecin — iyi bir doktor

être bon en dessin — iyi resim çizmek

trois bons kilomètres — üç kilometreden az değil

Il est parti pour de bon. — Dönmemecesine gitti.

les bons contre les méchants — iyiler kötülere karşı

un bon de commande — sipariş mektubu

une bonne idée — iyi bir fikir

être bon pour la santé — sağlığa iyi gelmek

Le repas était très bon. — Yemek çok güzeldi.

de bonnes vacances — güzel bir tatil

Bon anniversaire ! — Güzel bir yaşgünü olsun !

Bonne année ! — Güzel bir yıl dilerim !

être bon avec qqn — birine iyi davranmak

faire une bonne action — hayırlı bir iş yapmak

un bon médecin — iyi bir doktor

être bon en dessin — iyi resim çizmek

trois bons kilomètres — üç kilometreden az değil

Il est parti pour de bon. — Dönmemecesine gitti.

faire un gâteau — pasta yapmak

faire un dessin — resim yapmak

Cette table fait deux mètres de long. — Bu masa iki metre uzunluğundadır.

Ça fait vingt euros. — Yirmi euro ediyor.

Deux et deux font quatre. — İki, iki daha dört eder.

faire un sourire — gülümsemek

faire une chute — düşmek

faire la cuisine — yemek yapmak

faire un voyage — seyahat etmek

Je ne sais pas quoi faire. — Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

faire une faute — hata yapmak

faire des efforts — çaba harcamak

faire du ski — kayak kaymak

Qu'est-ce que tu fais dans la vie ? — Hayatta ne yapıyorsun ?

Ce gâteau fait envie. — Bu pasta arzular uyandırıyor.

faire plaisir à qqn — birini sevindirmek

faire mal — birine kötülük yapmak

Ces vacances m'ont fait du bien. — Bu tatil bana iyi geldi.

faire un angle — açı yapmak

faire l'imbécile — aptallık etmek

faire non de la tête — başıyla hayır demek

Nous avons déjà fait vingt kilomètres. — Şimdiden yirmi kilometre yol aldık.

Il a bien fait. — İyi etti.

Fais comme chez toi ! — Evindeymiş gibi yap !

Vous feriez mieux de rentrer. — Evinize dönseniz dha iyi edersiniz.

Il fait nuit. — Gece oldu.

Il fait beau. — Hava güzel.

Quel temps fait-il ? — Hava nasıl ?

faire rire qqn — birini güldürmek

faire tomber qqch — bir şey düşürmek

faire nettoyer ses vêtements — giysilerini temizletmek

Fais-moi penser à lui téléphoner. — Ona telefon etmemi hatırlat.